Olimpiyatların Kalbinden Birinci Su Kemerine Avrupa’nın Antik Mirasları Listesi

Almanya’nın en eski kentlerinden biri olan ve en büyük korunmuş Roma binaları koleksiyonundan biri Trier kentinde bulunuyor. Kentte yayılan Roma anıtlarından olan, kent merkezinin kuzeyindeki en büyük Roma kapısı olan devasa Porta Nigra’dan başlayarak zirveye tırmanabilirsiniz ve renkli binaların büyüleyici hoşluğunu keşfedebilirsiniz.  Kısa bir yürüyüş sonrası halka açık Almanya’nın en eski katedraline gidebilir, büyük İmparator Konstantin’in bir vakitler tahtına oturduğu yer için Aula Palatina’ya gidebilirsiniz. Hazır buradayken kökenleri Roma tarihine dayanan lokal Mosel bölgesi şarabını denemenizi de tavsiye ederiz.

Antik dünyanın en ünlü ve değerli spor olaylarının doğduğu yer olan Olympia, M.Ö 10. yüzyıldan itibaren Yunan Yaradanı Zeus‘a adanmış bir ibadet yerleri… Burada Zeus Tapınağı‘nın dekorasyonunu andıran inanılmaz heykellerin yanı sıra ünlü Praxiteles Hermes ve Paionios Nike heykellerini görebilirsiniz. Atletlerin idman yapmak için koştuğu antik stadyum eski Olimposluların 3000 yıl evvelki zaferlerinden sonra yaptıkları üzere bölgenin etkileyici kalıntıları ortasında yürümek size o vakitlerde yaşıyormuş hissi verecek.

Orta Çağ’dan 18. yüzyıla kadar Orta Avrupa için Hristiyan dünyasının dini merkezi olan Aquileia, devasa arkeolojik alanı ve Patrik Bazilikası ile görülmeye kıymet tarihi hazinelerden bir diğeri… 1998’de İtalya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Aquileia büyüleyici kent ve her ne kadar yakın komşusu Venedik’ten daha az biliniyor olsa da aslında antik mirasının ziyaretçilerine sunacağı pek çok zenginliğe sahip. Bazilika’da Hristiyan mozaiklerinin üzerinde yürüyüş yaparken başyapıtları çok daha ayrıntılı bir biçimde inceleyebilirsiniz. Eski Ahit‘tin renkli sahneleri, lokal ömrün kültürel temsilleri ve kıymetli çağdaş insanların portrelerini burada görebilirsiniz.

M.Ö 3. yüzyılda İber Yarımadası’ndaki en eski Roma yerleşim yerlerinden biri olarak kurulan Tarraco, eşsiz mimarisi ile başarılı örneklerden…  Barselona’nın güneyindeki liman kenti Tarragona‘da yer alan bu büyüleyici yerleşim yerini ziyaret etmek, antik dünya anlayışınızı da muhakkak sil baştan değiştirecek. MS 2. yüzyılda inşa edilen ve 15.000 kişiyi ağırlayabilen, kıyı kenarındaki Amfitiyatro dahil olmak üzere, zafer takından su kemerine ve kent surlarına kadar Roma tesirini ve kentin zenginlik ve itibarını görünce ihtişamı karşısında şaşırabilirsiniz.  Avrupa’nın en büyük Roma hudut kentlerinden birinin kalıntıları ortasında yürürken, güneşin ve kültürün tadını doyasıya çıkarırken kendinizi antik bir kentin yerli halkı üzere hissedebilirsiniz.

Pont du Gard, Gard Irmağı boyunca inşa edilen, Romalılar tarafından Fransa‘nın güneyinde inşa edilmiş su kemerlerinin ilklerinden… Irmağın her iki yakasında bulunan patikalar farklı açılarla yürüyüşlerinizi şekillendirebilir. Fransa’daki müze, size su kemerlerinin tarihi ve işleyişi hakkında ayrıntılı bir bilgiler verirken, bu bilgiler burada geçen her dakikanızı keyifli bir anıya dönüşmesini sağlayacak.

Nessebar Antik Kenti, Bulgaristan’ın Burgas kentinde, Karadeniz Sahili’nde bulunan küçük bir kıyı kasabasıdır. 3000 yıl evvel yarımada üzerine kurulmuş yerleşim yerlerinden olan ve Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan bu kent 1983 yılından beridir UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde bulunuyor. Çeşitli ikonik ve tarihi periyotların kalıntısından çok daha fazlasına sahip olan Nessebar’da ayrıyeten Orta Çağ mimarisinin hoş örneklerini incelerken kentin doku ve tarihi kalıntıları gözlerinizi kamaştıracak.

Avrupa’da ‘şifa’ kavramının antik izleri sizi Epidaurus’taki Asklepios Kutsal Alanı’na kadar getirebilir. M.Ö 2 bin yılında törensel tıbbi uygulamalar için kullanılan bu yer M.Ö 8. yüzyılda Apollon kültürüyle birlikte tıbbın evrimine ve ilerlemesine değer biçilmez bir katkı sağlamış. Epidaurus, antik dünyanın Yunan kutsal alanlarından birinin tüm kalıntılarını içeren, cinsinin tek örneği  arkeolojik sitelerden biridir. Siz de ilahların ölümsüz güçlerini hissedip, çağdaş tıbbın doğduğu bu büyüleyici yeri keşfetmek isterseniz Asklepios Kutsal Alanı sizi bekliyor.

Adriyatik kıyısınıda bulunan Hvar Adası’nda yer alan Stari Grad, M.Ö 4. yüzyılda İyonyalılar  tarafından kolonize edilmiş yerleşim yerlerinden biri Adriyatik Denizi’nin çevrelediği taş konutların tarihi ise 2.400 yıldan daha uzun bir geçmişe sahip. Stari Grad’daki antik kentinin keyfini çıkarmanın en güzel yolu tarla ve çiftlik meskenlerinin yanındaki yürüyüş yahut bisiklet yollarını tercih etmek. Avrupa çiftçiliği anlamak için de başarılı bir model olan kent, gezginlere otantik lokal kültürü ve mutfağı deneyimleme fırsatı sunuyor.