Türkiye’nin özellikle Ege Bölgesi, mavi ve yeşilin iç içe geçtiği eşsiz doğal güzellikleri ile hem yerli hem de yabancı turistlerin gözdesi olmuştur. Ancak, son yıllarda bu bölgenin cennet gibi köşelerinde, tesadüf olarak adlandırılamayacak şekilde çıkan orman yangınlarının ardından, bu alanların yapılaşmaya açıldığına ve turistik işletmelerin inşa edildiğine sıkça tanık oluyoruz. Bu gelişmeler, hem doğa üzerinde geri dönülmez zararlara yol açmakta hem de gelecek nesillerin mirasını yok etmektedir.
Orman yangınları, doğal yaşamı alt üst eden büyük felaketlerdir. Yangın sonrası yeşil alanların kaybı, sadece estetik bir kayıp değil, aynı zamanda ekosistemin dengesinin bozulması anlamına gelir. Ormanlar, birçok canlının yaşam alanıdır ve bu yangınlar nedeniyle pek çok hayvan türü barınacak yer bulamamakta, besin zinciri bozulmakta ve biyoçeşitlilik ciddi ölçüde zarar görmektedir. Toprak kaybı, erozyon ve su kaynaklarının azalması gibi etkiler de doğrudan orman yangınlarının sonuçları arasında yer alır.
Yangınların ardından, zarar gören alanlara inşaat projelerinin başlatılması, doğanın kendi kendini yenileme sürecini baltalar. Ormanların yeniden yeşermesi on yıllar alabilirken, inşaat faaliyetleri bu süreci neredeyse imkansız hale getirir. Yeni yapılan oteller, villalar ve tatil köyleri, bölgenin doğal yapısını geri dönülmez şekilde değiştirir.
Bugünün çocukları, geleceğin sahipleridir ve onlara miras bırakacağımız en değerli şeylerden biri doğadır. Ancak orman yangınları sonrası yapılaşma süreci, çocuklarımızın nefes alacakları, temiz hava soluyacakları ve doğa ile bağ kuracakları alanları ellerinden almaktadır. Gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, bugünün yanlış politikaları ve kâr hırsıyla riske atılmamalıdır. Doğal kaynakları tüketen, çevreyi kirleten ve ekolojik dengeyi bozan bu tür projeler, yalnızca bugünü değil, yarınları da karartmaktadır.
Turizm, sürdürülebilir olduğunda hem yerel ekonomiye katkı sağlar hem de doğal ve kültürel mirasın korunmasına yardımcı olur. Ancak, yangın sonrası inşaatlarla başlatılan turizm hareketleri, sürdürülebilir olmaktan çok uzaktır. Bu tür yapılaşmalar, bölgenin doğal dokusunu bozar, yerel halkın yaşam kalitesini düşürür ve uzun vadede turizme de zarar verir. Çünkü turistler, betonlaşmış sahillerden ziyade, doğal güzellikleri görmek için gelirler. Doğa katledildiğinde, turizmin cazibesi de ortadan kalkar.
Barış TÜRER
Uluslararası Otelciler Birliği (INTHA.ORG)
Yönetim Kurulu Başkanı
baris.turer@intha.org
Not: İçerik yapay zeka alt yapısı kullanılarak üretilmiştir.
