Merve Saral’dan Turizm World Media’ya Özel Yazı: “İş Görüşmesi Niyetine Otelin İç Yüzünü Görmeye Geldim”
Konaklama sektörünün deneyimli Satış & Pazarlama Yöneticilerinden Merve Saral, turizm dünyasındaki kariyer yolculuğuna dair yeni bir bakış açısı sunan yazısını Turizm World Media için kaleme aldı. Saral, “İş Görüşmesi Niyetine Otelin İç Yüzünü Görmeye Geldim” başlıklı yazısında, konaklama sektörüne dair derinlemesine bir bakış açısı sergilerken, aynı zamanda iş görüşmelerinin sektördeki önemli dinamiklerine de ışık tutuyor.
“Turizm sektörü çalışanları olarak farklı departmanlarda ya da farklı pozisyonlarda olsak da hepimizin bir ortak yaşanmışlığı var aslında. İş görüşmelerimizde özgeçmişimize yazamasak da kitaplara konu olacak ne anılar biriktirdik. Peki, bu anılar bizde nasıl bir farkındalık yarattı? Bu konu üzerine düşünmeye ya da yazmaya değer bulunmadı sanıyorum.
Bildiğiniz gibi işe alımlarda, insan kaynakları departmanlarının üniversitelerde öğrendiği kurumsal yapının aksine, çoğu zaman “bir tanıdığım var” sistemiyle ilerledi bizim sektörümüz. Bu yüzden hakkı yenenler, mülakattan sonra olumlu ya da olumsuz geri dönüş yapılamayanlar oldu. Bu süreçlerde belki başka başka teklifler bekletildi ya da reddedildi. İşe girme umuduyla yapılan planlardan hiç bahsetmiyorum bile. Peki, bu sistem ne zaman değişti? Aslında eleştirilen Z kuşağı sektöre dahil olup haklarını aramaya başladığında, değişim yüzünü gösterdi. Çünkü Y kuşağına anlattıkları “Biz zamanında neler yaşadık, sesimiz çıkmadı” hikayelerini, Z kuşağı “Dün dündü, bugün bugün” diyerek kapıdan geri çevirdi. Bu sayede iş görüşmeleri de aslında evrilmeye başladı. Birçok turizm yöneticisi “Kalifiye personel kalmadı” diye açıklamalar yaptı ancak şunu kaçırdılar: Kalifiye personel aslında ilk kez işletmeye karşı talepkâr davranmaya başladığı için, iş görüşmelerinde “Yarın gel başla” sistemi ortadan kalktı. Öncesinde “Hafta sonu, bayramlarda ve milli tatillerde çalışıyoruz; mesaiye kalıyorsan zaman yönetimin iyi değildir, o sebeple mesai vermiyoruz” diyen işletmelere karşı, yan haklarını inceleyen, hafta sonu çalışmak istemeyen, zam oranını, kıyafet yardımını sorgulayan kişiler geldi. Çok da iyi oldu.
Peki, tüm bunlar yaşanırken tek farkındalık haklar konusunda mı oldu sizce? Hayır…!
İş görüşmesine gelen personelin gözü açıldı. Daha kapıdan girdiği anda ona nasıl davranıldığını tartmaya başladı. Kapıda hem güvenlik hem bellboy olan otellerin sayısı, toplam personel sayısı hakkında fikir verdi. Sizi beklettikleri lobi alanında “Bir şey arzu eder misiniz?” diye soran garsonların olmayışı da aynı şekilde. Lobide beklerken etrafa göz gezdirdiniz, meydancı da yoktu. O sırada bir grup kafilesi geldi, otelin çalıştığı pazarlar hakkında fikir sahibi olurum dediğiniz noktada check-in alan sadece bir resepsiyonist olduğunu gördünüz. Neyse ki uzun kuyrukları izlediğiniz esnada, insan kaynakları personeli size merhaba diyerek satış müdürünün yanına kadar eşlik etti. İnsan kaynakları mülakat süreçlerinde karşılama ve sohbet için ayrılan bir süre vardır. Bu esnada bir şey ikram etmek istediklerinde çay ya da kahve rica ettiniz. Ancak satış müdürü siparişi verecek garson bulamadı, kaş göz yetersiz kaldı çünkü ortada personel yoktu. Servis personelini 15 dakika sonunda bulduktan sonra kahvelerin siparişi verildi. Tabii bu esnada size ahiret soruları soruluyordu. “Sen bizim otelimize ne katabilirsin, hemen yarın grup sokabilir misin, online platformlara hâkim misin, rezervasyondan da anlar mısın?” derken sizin de kafanız karışmaya başladı: “Acaba ben hangi pozisyon için görüşmeye gelmiştim?” En iyisi gelen Türk kahvesinden bir yudum alayım da bir soluk olsun dediniz. İşte bu noktada görüntü netleşmeye başladı. Kahve köpüksüz, lokum şekerlenmiş, pet şişe suyun yanında bardak gelmemiş olduğunu gördüğünüzde acaba biz sektör olarak ne zaman bu kadar özensizleştik diye düşündünüz. İş görüşmeleri her ne kadar ikili sohbet gibi gözükse de, size otelin iç işleyişi, personele verilen değer, personelin kuruma ait hissetmesi, aldığı eğitimler gibi pek çok konuda referans oluyor. İyi bir personel, sadece yetkinlik değil aynı zamanda işletmenin değerlerine ve çalışma ortamına da dikkat eder. Acaba işletmeler bunun ne kadar farkında, burası düşündürücü.
Bir iş görüşmesi sırasında çalışanları değerli hissettirmek, aslında onları işe almaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. İyi bir çalışma ortamının temellerini atıyor, sadakat ve aidiyet duygusunu yaratıyor. Yaptığımız görüşmenin sonucu ne olursa olsun görüştüğümüz adaylara kendilerini değerli hissettirelim. Böylelikle onların aklında da daima iyi hatırlayacakları bir kurum olarak kalalım.
Linkedin de gördüğümüz, filanca kurum iş görüşmelerine gelen personele zarfın içinde yol ücreti takdim ediyor haberlerinden öte bir adım atılması gerekiyor. Çünkü sektörümüz “Hizmet”; asıl dikkat etmemiz gereken şey de otelimize gelen pozisyonu her ne olursa olsun her potansiyel çalışan için bizim nasıl bir hizmet sağladığımızı ve işe başlayacak olan personelin de bu ciddiyette ve özende olup olmadığını tartması. Bu özen aslında her şeyin başlangıcı. Kurum olarak kalifiye personel isterken bizler ne kadar kalifiye bir çalışma ortamı sağlıyoruz, düşünmek lazım.
Eskiden kuaför, kıyafet yardımı vb. konularda sağlanan yan hakların da aslında şu dönemde ne kadar ihtiyaç olduğu ve personelin sadece maliyet olarak görüldüğü sığ zihniyetlerden uzaklaşılması, dönüşüm için ilk adım olacaktır. Sadece maaş değil, aynı zamanda iş yaşam dengesi, çalışma koşulları, gelişim fırsatları gibi faktörler de belirleyici oluyor. Ekibimize katılan her yeni bireyi sadece çalışan değil, değerli bir iş ortağı olarak görmek gerekiyor.
Birlikte yürüyecek çok yolumuz var. Lütfen fuarlarda hep aynı söyleşileri yapacağımıza, gazete yazılarında hep aynı kısır döngü yazılar olacağına biraz da eleştirel bakalım. Kalifiye personel ve kaliteli hizmet ancak doğru bir çalışma ortamı ve saygı ile mümkün olacaktır. Gelişim ve dönüşüm, sadece yeterli irade olduğunda kendini gösterecektir.”